Bir çölün yuttuğu hayal: The Line’ın çöküşü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 21. yüzyılın en büyük mimari devrimini başlatmak istiyordu. Neom hayali, çölün ortasında 170 kilometre boyunca uzanan devasa bir yapıydı. “The Line” adını verdiği bu proje, yalnızca bir şehir değil; geleceğin yaşam biçiminin somutlaşmış hali olacaktı. Dev bir ayna gibi parlayan duvarlarıyla çöle ışık saçacak, yerden 500 metre yükselerek gökyüzüyle yarışacaktı. Bu dev yapı, üniversitelerden hastanelere, mağazalardan konutlara kadar her şeyi içinde barındıracaktı. Ayrıca şehir boyunca uzanan yüksek hızlı bir tren hattı, insanların bir uçtan diğer uca sadece 20 dakikada ulaşmasını sağlayacaktı. Enerjisini tamamen rüzgar ve güneşten alacak bu kentte 9 milyon insanın sürdürülebilir bir yaşam süreceği öngörülüyordu.


Selman, “Çizgi” projesiyle çölü bir teknoloji mabedine dönüştürmeyi planladı. Uçaklar yeni metropol için sıraya girecek, dev yolcu gemileri insan yapımı marinada demirleyecekti. Marinanın üstünde ise 30 katlı, tersten asılı yeşil kristal bir yapı bulunacaktı. Bu avize misali yapı, şehrin simgesi olacaktı. Proje, 2030 yılına kadar tamamlanacak ve 1.5 trilyon dolarlık bütçesiyle modern çağın en iddialı vizyonu olarak tarihe geçecekti. Ancak hayal ile gerçek arasındaki sınır, The Line’ın ilk kazmasıyla birlikte bulanıklaşmaya başladı.

Proje ilerledikçe, mühendislerin ve işçilerin anlattıkları detaylar, Selman’ın dev vizyonunun ne denli zorlama olduğunu ortaya çıkardı. Başlangıçta Davos Zirvesi’nde tanıtılan The Line, mimari ve mühendislik açısından dünyanın sınırlarını zorlayan bir ütopyaydı. Ancak proje sorumluları bile anlatılanların mümkün olup olmadığından emin değildi. Hızlı trenin 170 kilometrelik mesafeyi 20 dakikada kat etmesi, fiziksel olarak neredeyse imkânsızdı. Üstelik trenin her durakta duracağı hesaba katılmamıştı. 30 katlı ters asılı bina fikri ise daha da çılgıncaydı. Bir mühendis bu fikre itiraz ettiğinde aldığı yanıt ilginçti: “Dünyanın döndüğünü ve binaların sallandığını fark ettiniz mi?”


Gerçek ise mühendislerin korktuğu gibiydi. Böylesine dev bir yapı, bir sarkaç gibi salınıp kopma riski taşıyordu. Ayrıca yapay marina, suların akışını engelleyerek durgun bir gölet yaratacaktı. Bu da zamanla suyun bozulmasına ve şehirdeki yaşamı tehdit edecek bir çevresel felakete yol açacaktı. Mimarlar, mühendisler ve bilim insanları, bu uyarıların dikkate alınmadığını söylüyordu.

Proje ilerledikçe sorunlar büyüdü. Basit altyapı ihtiyaçları bile karmaşık hale geldi. Ters asılı binadaki atık sistemleri bile tartışma konusuydu. Yöneticiler, “Tuvaletler ters çalışmaz mı?” diye soranlara, “Onu çözdük” diyerek yüzlerce küçük aracın köprüler boyunca atıkları toplayacağını iddia etti. Bu bile, projenin doğaya ve fiziğe meydan okuyan yönünü özetliyordu.

Başlangıçta 1.5 trilyon dolarlık bütçeyle duyurulan proje, kısa sürede kontrolden çıktı. Tahmini maliyet 4.5 trilyon dolara yükseldi. Bu rakam, Almanya’nın yıllık gayri safi milli gelirine eşitti. Üstelik inşaatın tamamlanması için dünyanın çelik ve beton rezervlerinin %60’ının The Line’a ayrılması gerekiyordu. Yani proje, küresel anlamda bile sürdürülemez bir yük haline gelmişti.


Bugün The Line, Suudi çölünün ortasında kazılmış dev çukurlar, yarım kalmış temeller ve işçiler için kurulmuş konteyner kamplarından ibaret. Yaklaşık 50 milyar dolar harcanmasına rağmen, proje neredeyse tamamen durdu. Başlangıçta 9 milyon kişilik bir şehir olarak planlanan yapı, şimdi yalnızca 500 bin kişilik bir komplekse indirildi. Yatırımcılar birer birer çekildi, proje fiilen “kağıt üzerinde” kaldı.

The Line, artık bir gelecek vizyonu değil; tarihin en pahalı rüyalarından biri olarak anılıyor. Bir zamanlar “insanlığın geleceği” olarak lanse edilen bu şehir, şimdi çölün kalbinde bir hayalet gibi uzanıyor. Uzaydan bile görülebilen dev kazıklar, yarım kalmış tüneller ve boşa harcanmış milyarlar… Çizgi, artık sadece bir şehir değil; insanlığın kibirle doğaya meydan okuduğunda neler kaybedebileceğinin simgesi haline geldi. Suudi Arabistan’ın “gelecek şehri” rüyası, şimdi tarihin en büyük para tuzağı olarak anılıyor.

Daha yeni Daha eski