Roma yakınlarında yapılan arkeolojik kazılarda, yaklaşık 400 bin yıl öncesine ait devasa fil kemikleri ile bunların yanında bulunan taş aletler ortaya çıkarıldı. Bilim insanlarına göre, erken dönem insan toplulukları bu aletlerle yalnızca hayvanın etini kesmekle kalmadı, aynı zamanda kemiklerini işleyerek daha büyük ve dayanıklı araç gereçler haline getirdi.
Bu keşif, İtalya’nın Roma kenti yakınlarındaki Casal Lumbroso bölgesinde yapıldı ve Avrupa’nın en iyi korunmuş fil işleme alanlarından biri olarak tanımlandı. Araştırmacılar burada, tek bir Palaeoloxodon antiquus bireyine ait 300’den fazla kemik parçası ve 500’den fazla taş alet buldu. Bu dev yaratıklar, 4 metreye kadar ulaşabilen boyları ve 13 tonluk ağırlıklarıyla, dönemin ekosisteminde baskın türlerden biriydi.
Araştırma ekibi, bu taş aletlerin çoğunun 3 santimetreden küçük olduğunu, ancak bölgedeki taş kaynaklarının sınırlılığına rağmen erken insanların bu malzemeleri son derece yaratıcı biçimlerde kullandığını belirtiyor. Bulgular, ölümden kısa bir süre sonra kırılmış kemiklerdeki darbe izlerinin insan eliyle işlendiğini gösteriyor. Bu da hayvanın sadece bir besin kaynağı olarak değil, aynı zamanda alet yapımında hammadde olarak da değerlendirildiğine işaret ediyor.
Hakemli bilim dergisi PLOS One’da yayımlanan çalışmada, bazı kemiklerin özel tekniklerle şekillendirilerek kesici veya kazıyıcı aletlere dönüştürüldüğü tespit edildi. Bilim insanları, bu süreçte taş yerine kemikten üretilen aletlerin dayanıklılığı ve işlevselliği sayesinde insanların yaşam biçiminde önemli bir evrimsel adım atıldığını düşünüyor.
Araştırma ekibine göre, devasa bu hayvanların insanlar tarafından doğrudan avlanmış olması olasılığı zayıf. Daha olası senaryo, hayvanın doğal nedenlerle ölmesi ve ardından insanların bu fırsatı değerlendirerek kaynaklarını kullanması. Ancak bazı uzmanlar, o dönemdeki homininlerin kolektif bir av stratejisiyle hareket etmiş olabileceğini de dışlamıyor.
Uzmanlar, bu aletleri yapan türün büyük olasılıkla Homo heidelbergensis veya Homo erectus olduğunu tahmin ediyor. Bu keşif, erken insan topluluklarının çevrelerini yalnızca gözlemlemekle kalmayıp onu dönüştürme yeteneğine sahip olduklarını bir kez daha ortaya koyuyor.